top of page
Yazarın fotoğrafıoztosun

10,000 Years Old Banquet Item from Mesopotamia: Chickpea

Did you know that chickpea, one of the rising stars of today's healthy nutrition world, has such an ancient history? Humans have domesticated and cultivated this delicacy, which grows in the favorable soils of the Mediterranean climate, almost from the beginning of the neolithic age, that is, from the beginning of agriculture. As a result of its presence on the tables for thousands of years, hundreds of dishes and snacks were made with this delicious and healing plant.

Europe became acquainted with this flavour as a result of its transport by trade ships in the Middle Ages. It is said that chickpeas were one of the foods transported with Christopher Columbus' discovery of America, along with well-known foods such as tomatoes, potatoes and corn.

Probably because it is very suitable for the Hinduism style of nutrition, taking into account the population factor, about seventy per cent of the world's chickpea production takes place in India today. There, dishes such as chana masala are made and flour is widely used.

Even though the spread of veganism and the beginning of gluten-free nutrition movements increase the interest in chickpeas in the world day by day, and chickpea flour breads, chips and snacks are increasingly popular, you can eat countless varieties of chickpeas in their homeland. Even if you have never tried chickpea dishes, soups, meatballs, hummus, falafel, wraps, casseroles, ravioli, soups, salads, it may not sound far away, but in the geography where it was born, coffee, cookies and even desserts are made from chickpeas, namely asure. Asure, which is filled with various pulses such as beans, wheat, fruits and nuts along with chickpeas, is made to celebrate the Prophet Noah's ascent to Mount Ararat with his family after surviving the great flood according to the legend. This dessert, which has been made for thousands of years in Anatolia, the Middle East, the Balkans and the Caucasus, has many religious and belief-based rumours about its origin, but the one about the Prophet Noah is the most well-known.

Coffee made from chickpeas was widely consumed in Turkey during the Second World War. At that time, due to the possibility of going to war, no non-vital materials could be imported from abroad, so coffee drinkers developed chickpea coffee. Since there was no sugar at that time, raisins were consumed with it. It is still brewed in two coffee houses in the village of Isikeli in Biga, Canakkale. 

Due to their widespread consumption, many countries want to present sophisticated chickpea dishes such as hummus and falafel as products of their own culture. But in fact, as always, food has no country, only geography. I guess we can call them the collective values of neighbouring lands. If you were to ask me the most common chickpea dish in Turkey, I would say chickpea pilaf. Because it is cheap, easy, practical and delicious, you can find it in almost every corner and eat the best of this humble flavour. With additions such as chicken, meat, beans, etc., a pilaf eaten on the street on the go is a delight to savour.

It would be wrong to talk about chickpeas and skip leblebi (roasted chickpeas). According to confirmed information, roasted chickpea, which is a kind of dried nuts produced by roasting chickpeas, was first produced in Kutahya Tavsanlı in the 1300s. However, there are rumours that its history goes back much further. Accordingly, a tablet found during the excavations in Hattusa/Bogazkoy reads as follows: ‘...and the man puts the chickpeas in his hand into the pan on the fire and roasts them’. Nowadays, Corum comes to mind first when it comes to roasted chickpeas, the first registered roasted chickpea is Corum chickpea. Denizli Serinhisar also seems to be a centre that stands out with its roasted chickpea production. Roasted chickpeas are a very common snack especially in Turkey, Middle East and Mediterranean countries. However, Turkey's consumption of roasted chickpeas is more pronounced compared to other countries. The most common one is the plain one, which is roasted with different techniques and has yellow and white colour. However, there are dozens of spicy, sweet, salty, even chocolate and caramelised varieties. Roasted chickpeas are also known and consumed in some European and American countries, but not as widely as in Turkey and its surroundings.

There is another type of chickpea consumed as a snack: The fresh and green form of chickpea. Depending on the region, it is brought to the markets and sold by the villagers in May-June. The chickpea grains in the green cluster that you pluck from the branches that look like a bunch of bushes are selected and the shells are popped and eaten like a snack. However, it can only be consumed this way on a daily basis, because the next day it turns yellow and starts to dry out.

Chickpeas have been used in yoghurt, bread and pickle making for thousands of years because they provide fermentation. In fact, while yoghurt culture is mostly used in yoghurt making in the world and yoghurt is consumed as sweet; in Turkey, the homeland of yoghurt, yeast is used and yoghurt is consumed as a salty food accompaniment, much to the surprise of foreigners who have just met it. It is even diluted with salty salt to make ayran and refreshes hot summer days. We should not be confused with the sweet buttermilk of India.

As I finish my article on chickpeas, I must say that pilav with chickpeas goes very well with ayran. Ozlem Tosun // [TR] Mezopotamya’dan Çıkan 10 Bin Yıllık Ziyafet Kalemi: Nohut

Günümüz sağlıklı beslenme dünyasının yükselen yıldızlarından nohutun bu kadar eski bir tarihe sahip olduğunu biliyor muydunuz? İnsanlar, Akdeniz ikliminin elverişli topraklarında yetişen bu lezzeti neredeyse neolitik çağın başından, yani tarımın başlangıcından itibaren evcilleştirmiş ve yetiştirmeye başlamış. Bin yıllar boyunca sofralarda yer almasının sonucu olarak, bu lezzetli ve şifa deposu bitkiyle yüzlerce yemek ve çerez türü yapılmış.

Orta çağda ticaret gemileriyle taşınması sonucu Avrupa da bu lezzetle tanışmış. Kristof Kolomb’un Amerika keşfiyle taşınan yiyeceklerden birinin de domates, patates, mısır gibi çok bilinenlerin yanı sıra nohut olduğu söylenir.

Muhtemelen Hinduizm tarzı beslenmeye çok uygun olduğundan, tabi nüfus faktörü de göz önünde bulundurularak, günümüzde dünya nohut üretiminin yaklaşık yüzde yetmişi Hindistan’da gerçekleşiyor. Orada da chana masala gibi yemekleri yapılıyor, unu yaygın olarak kullanılıyor.

Veganlığın yayılması, glutensiz beslenme akımlarının başlaması, dünyada nohuta olan ilgiyi her geçen gün artırsa, nohut unlu ekmekler, cipsler, atıştırmalıklar giderek popüler olsa da, nohutla ilgili sayısız çeşidi asıl anavatanında yiyebilirsiniz. Yemeği, çorbası, köftesi, humusu, falafeli, dürümü, güveci, mantısı, çorbası, salatası denememiş olsanız bile çok uzak gelmez belki kulağınıza, ama doğduğu coğrafyada nohuttan kahve, kurabiye hatta tatlı bile yapılır, aşure yani. İçine nohutla birlikte fasulye, buğday gibi çeşitli bakliyatlar, meyveler konulan, kuruyemişlerle süslenen aşure, efsaneye göre Nuh Peygamber'in büyük selden kurtularak ailesiyle birlikte Ağrı Dağı'na çıkışını kutlamak için yapılıyor. Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’ya uzanan geniş coğrafyada binlerce yıldır yapılan bu tatlının kökenine ilişkin din ve inanış eksenli pek çok rivayet var, ama Nuh peygamberle ilgili olan en bilineni.

Nohuttan yapılan kahve, İkinci Dünya Savaşı’nda ülkemizde çok tüketiliyordu. O dönem, savaşa girme ihtimali nedeniyle yurtdışından hayati olmayan hiçbir malzeme getirilmediğinden kahve tiryakileri nohut kahvesini geliştirmişler. O zamanlar şeker de olmadığı için yanında kuru üzüm tüketiliyormuş. Çanakkale Biga Işıkeli Köyü’ndeki iki kahvehanede hâlâ pişiriliyor.

Yaygın bir coğrafyada tüketilmesi nedeniyle, humus, falafel gibi sofistike nohut yemeklerini pek çok ülke kendi kültürlerinin ürünü olarak sunmak istiyor. Ama aslında her zaman olduğu gibi, yemeklerin ülkesi yok, coğrafyası var sadece. Komşu toprakların kollektif değerleri diyebiliriz sanırım bunlara. Türkiye’nin en yaygın nohut yemeğini bana soracak olsanız nohut pilav derdim ama. Ucuz, kolay, pratik ve lezzetli olması nedeniyle hemen her köşede bulabilir ve en güzellerini yiyebilirsiniz bu mütevazı lezzetin. İçine tavuk, et, fasulye gibi ilavelerle sokakta ayaküstü yenen bir pilavın tadına doyum olmaz.

Nohuttan bahsedip leblebiyi atlamak yanlış olur. Nohutun kavrulmasıyla üretilen bir cins kuruyemiş olan leblebi, teyitli bilgilere göre ilk kez 1300’lü yıllarda Kütahya Tavşanlı’da üretilmiş. Ancak, tarihinin çok daha eskiye dayandığına dair rivayetler var. Buna göre, Hattuşa/Boğazköy kazılarında bulunan bir tablette şöyle yazıyormuş: “...ve adam elindeki nohutları ateş üzerindeki tavaya koyar ve kavurur.”. Günümüzde, leblebi deyince akla ilk Çorum geliyor, tescillenen ilk leblebi Çorum leblebisidir. Denizli Serinhisar da leblebi üretimiyle öne çıkan bir merkez olarak görünüyor. Leblebi, özellikle Türkiye, Orta Doğu ve Akdeniz ülkelerinde oldukça yaygın bir atıştırmalık. Ancak, Türkiye'nin leblebi konusundaki tüketimi diğer ülkelere kıyasla daha belirgin. En yaygını, farklı tekniklerle kavrulan, sarısı ve beyazı bulunan sadesi. Ancak, baharatlı, tatlı, tuzlu hatta çikolatalı, karamelli onlarca çeşidi yapılıyor. Leblebi bazı Avrupa ve Amerika ülkelerinde de biliniyor ve tüketiliyor, ancak Türkiye ve çevresi kadar yaygın değil.

Atıştırmalık olarak tüketilen bir nohut çeşidi daha var: Nohutun taze ve yeşil hali. Yöresine göre mayıs-haziran ayları içinde köylülerce pazarlara getirilip satılıyor. Bir demet çalı gibi gözüken dalların arasından kopardığınız yeşil keseciğin içindeki nohut taneleri seçilip kabukları patlatılarak çerez gibi yeniliyor. Ancak bu şekilde yalnızca günlük olarak tüketilebilir, çünkü ertesi güne sararıp kurumaya başlar.

Nohut mayalanmayı sağladığı için yoğurt, ekmek, turşu yapımında da binlerce yıldır kullanılıyor. Hatta dünyada yoğurt yapımında daha çok yoğurt kültürü kullanılıp, yoğurt tatlı olarak tüketilirken, yoğurdun da anavatanı olan Türkiye’de maya kullanılıyor ve yoğurt yeni tanışan yabancıları çok şaşırtacak şekilde tuzlu olarak yemek eşlikçisi olarak tüketiliyor. Hatta tuzlu tuzlu sulandırılarak ayran yapılıyor ve sıcak yaz günlerini ferahlatıyor. Hindistan’ın tatlı ayranlarıyla karıştırmamak gerek yalnız.

Nohuttan ayrana uzanan yazımı bitirirken, nohutlu pilavın ayranla çok iyi gittiğini söylemeden edemeyeceğim 😊 Özlem Tosun

 

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

History of Pide

Comments


bottom of page